Serap’ın sesinde ateşe tutulmuş barış var - Şükrü Erbaş
Serap’ın Sesinde Ne Var?
Kirpiklerini yere düşürmemek için bin yıldır hep ötelere bakan bir halkın alın çizgileri var. Akşamları kendisi, sabahları başkası, iki dilli eşikler var Serap’ın sesinde. Bir gökyüzü var, altındaki acılardan mağrur, bin yıldır kimsenin bir yere sığdıramadığı. Sesini başka sesler içinde yeni yeni duymaya başlayan o çekinik kadınların çocuk sevinçleri var. İki taşın arasında ezilmiş bir el var Serap’ın sesinde. Bir kuyudan beter adamlar; Süleyman’ın giderken götürdükleri, götüremedikleri; güneşin, her yerden daha ağır battığı Hasankeyf; hapishane camlarına çizilen resimler; Dicle var, dolanı dolanı varıp Fatma Dikmen’in kalbine akan. Hançepek’te bizimle İngilizce konuşmaya çalışan o çocuğun merakı, hevesi, saçlarındaki oyalı toka; bizim o çocuğa olan bağışlanmaz uzaklığımız var. Celal Güzelses’in Kürtçe söyleyemediği bütün türküler var Serap’ın sesinde.
Serap’ın sesinde ay ışığı var, bulut var, puhu kuşları var. Ay ışığında iç geçiren bir orman; kimlik gösteren adamlar yirmi dört saat; dağlardan çok yataklara yağan kar… Külünden başka yükü olmayan uzun, eğri göçler var Serap’ın sesinde. Babalarından daha güvenli konuşan çocuklar; yoksulluğu hafifleten yaşama inadı; sansürlü sayfaları bir gazetenin; ölüm ilanları var kırmızı, yeşil…Kasaba minibüslerindeki yüzler var, torbalarını koltukların altına saklayan. Serap’ın sesinde yeni cümle kurmaya başlayan bir alfabe var. O sitem var, bize dilimizi gösteren. Sonu hep iyi biten masallar var, içinde bir tek silah olmayan. Tarihin acı yükü; bizim başımızı çevirmemiz; kendini öteki kadar sevme güzelliği; ete kemiğe bürünmüş onur; bize hayalsizliğimizi gösteren haklılık; birbirinde eriyen iki beden; yaşamayı hak etmenin hazzı; Mardin garajında gazoz kapaklarıyla düş kuran o adamın geleceği var Serap’ın sesinde…
Hile yok. Uzaklık yok. Küçümseme yok. Kilit değil kimsenin kapısına. Bir yalnızlık çanı en fazla, herkese ötekini duyuran; bir pıtrak, buğday tarlalarında. Askerden yeni dönmüş çocukların sustukları var Serap’ın sesinde. Vadesiz ölüleri takıp koluna, Pülümür üzerinden Erzincan’a gitmek bir gün, bulutlardan başka gölgesi olmadan. Benim, İstanbul’a her gittiğimde içimden ışıdığım güler yüz var. Kemal’in annesine öğretmeye çalıştığı Türkçe; oğlumun döne döne Dergûş’u dinlemesi var. Serap’ın sesinde, üç aylık çocuğunu memesiyle boğan annenin saklanmasındaki dehşet var. Acı değil yine de tanrısı; korku, tapınağı değil. Doğanın uyanması Serap’ın sesi. Yağmurun güneşe gamzeler açması… Sur dibindeki çocukların okula gitmesi var Serap’ın sesinde. Terli terli içilen sular var. Ay ışığının çektiği perdeleri yalnızca seher yelinin açması; bize kendimizi sevmeyi öğretecek o tılsım var, ki elimiz iyilikle değsin başkasına… Anlamaktan ötesi var.
Türkçe Çeviri "Rüya" Gözlerimi kapatabilseydim Rüyalar elimden tutup götürürdü Yükselir, süzülürdüm yeni bir gökyüzünde Kederlerimi unuturdum. Hayalimde seyehat edebilseydim Aşkın ve umutların yeşerdiği, acının dindiği Saraylar ve geceler yaratırdım. Yarattığımız her şeyi yok eden Acımasız gerçeklerin bıraktığı Zulüm, ızdırap ve çileyle gölgelenmiş İnsanlar gördüğün bir dünya. Bizi, düşlerimizi ezen Tüm yürekleri karanlık ve aç gözlülükle dolduran Zorbaların yükselen duvarlarını gördüğün bir dünya. İngilizce Sözleri If I could close my eyes and the dreams take me by the hand, I would rise and fly in a new sky and I will forget my sorrows. If I could travel in my imagination, I would build palaces and nights where love and my hopes can grow and we will erase the pain .. A world in which you see people whose features, are clouded by oppression, misery and suffering from a bitter reality that destroys everything we build. A world where you see rising walls o
Youtube videolarına eklenmiş alt yazıları indirmek için kullanışlı kolay bir site var. Downsub videoda yer alan tüm altyazıları gösteriyor. Orjinal altyazıları indirmenin haricinde otomatik çeviriler ile onlarca farklı dilden indirebilirsin. Türkçe altyazısı bulunmayan bir video dahi olsa aşağıda yer alan dil seçeneklerden türkçe olarak indirebilirsin. Yapman gereken; youtube linkini kopyalayıp burada bahsettiğim sitede gösterilen 1* alana yapıştırılıyor. 2* Download butonuna tıklayınca 3* aşağıda videoda yer alan altyazılar çıkıyor. 4* burada video altyazısından diğer bir çok dile çevrilmiş otomatik altyazılar var.
Esat Oktay Yıldıran Kenan evren'in özel emriyle diyarbakır cezaevinde geniş yetkilerle görevlendirilen işkencecidir. Diyarbakır Cezaevi, adını 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra yaşanan korkunç işkenceler ile duyurdu. Öyle ki The Times gazetesi tarafından 29 Nisan 2008'de 'Dünyanın en kötü 10 cezaevi' içerisinde gösterildi. Esat oktay yıldıran’ın diyarbakır cezaevinde görev yaptığı dönem, türkiye cezaevi tarihinin en karanlık dönemi olarak anılır. yıldıran, 24 şubat 1981’den itibaren yıllarca diyarbakır cezaevinde işkenceci başı olarak görev yaptı. adına aksaray’da kahraman sıfatıyla bir anıt dikildi! Yıldıran, 22 ekim 1988 tarihinde, güneşli bir öğlen sonrasında istanbul kısıklı’da belediye otobüsünün içinde, bir kürt militan tarafından kafasına sıkılan üç kurşunla öldürüldü. kürt militan, tetiği çekmeden önce yıldıran’a, cezaevindeki işkence mağdurlarından ve ölüm orucu eyleminde yaşamını yitiren laz kemal’in (kemal pir) selamları olduğunu söylemişti.
0 Yorumlar